Sayın İsmet HERGÜNŞEN yazdı
Atatürk daha ölmeden “ölümsüzlük” niteliğini kazanmış ender insanlardandı.
Dünya döndükçe de muhtemelen boşluğu kolay kolayda doldurulmayacaktır.
Bizlere ve gelecek nesillere düşen görev ulu önderin başarılarını, öğütlerini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadan içtenlikle, inanarak her zaman hatırlamaktır.
Seneler geçtikçe Atatürk’e hasretimiz daha da artıyor.
Görmemiş olsak bile, büyük önderi anlamamız ve içselleştirmemiz geleceğe umutla bakmamıza bir vesile oluyor.
Tarihi gerçeklerden uzak söylemlerle, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yapılan her türlü saldırı cüceleşirken, kendisi benliğimizde her geçen gün daha da büyüyor.
Bir ülke halkının, düşmanından zarar görmesi acıdır. Ancak daha üzüntü vereni, ülke kurucusunun kendi insanından gördüğü vefasızlık, vicdanlar için onarılmaz bir yaradır.
“Ne Mutlu Türküm Diyene” söylemini çarpıtanlar, “Andımızı” kaldıranlar, “Gençliğe Hitabesini” yok sayanlar, adının geçtiği “Marşlara” tahammül edemeyenler, “Nutku” nu esirgeyenler, unutturmaya, inkara kalkışanlar, kapanan tarih sayfası sayanlar görüldü.
Ya hilafet yanlılarına, ulus devlet bütünlüğümüze sessiz kalanlara ne demeli?
Fani varlığı toprağa verileli yıllar geçmesine rağmen, manevi varlığıyla bütün gücüyle aramızda yaşadığı şüphe götürmez.
Sadece üstün yetenekli bir komutan ve devlet adamı değil aynı zamanda fikri alanda yaptıklarıyla da yol gösterici olmuştur.
Neler borçlu değiliz ki?
Şu anda “Türk’üz” diyebiliyorsak O’nun sayesindedir.
Şu anda “hür” yaşıyorsak O’nun sayesindedir.
Ülkemizin 100. yılında ebediyete 85 yıl önce intikal eden Atamızı deniz ve denizciliğe bakış açısıyla anmak düşerdi, biz denizcilere de.
“Denizci ülke, denizci millet” söyleminin sahibi Atatürk, cumhuriyet döneminde aynı hatalar yaşanmaması için eylemleriyle de biz Türkleri denizlerle buluşturma çabası içerisine girmiştir.
Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra Hamidiye kruvazörü ile çıkmış olduğu Karadeniz gezisinde “Donanmasız Anadolu olmaz” direktifiyle Türk Deniz Kuvvetleri yapılanmasının ilk adımı atılmıştır.
Denizlerde egemenliği gerçekleştirmek isteyen genç cumhuriyetin, 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe koyduğu “Kabotaj Kanunu”ve 1936 yılında imzalanan “Montrö Boğazlar Sözleşmesi” günümüzde “Mavi Vatan” doktrinin de esin kaynağını oluşturmuştur.
Zamanında Denizcilik Gücümüzün kamuoyu nezdinde olumlu yönde algılanmasına fırsat verici çabalara girişilmiş ve zamanla denizlerimizdeki hak ve menfaatlerimizin korunma ve kollanmasında da durumsal farkındalık yaratılmasına olanak sağlamıştır.
Deniz Kuvvetlerinin önemini ve stratejik değerini çok iyi bilen ve dönemin zor şartlarına göre önemli kaynak aktaran Atatürk hayata gözlerini yumduğunda arkasında gurur duyacağı bir Donanma bırakmıştır.
Nitekim; cumhuriyetin 100. Yıl kutlamalarına damga vuran Türk Donanması’nın 100 parça gemiyle İstanbul Boğazı’ndan geçişi ulusumuza güven vermiş ve gurur kaynağımız olmuştur.
Türk Deniz Kuvvetleri, günümüzde erişmiş olduğu kuvvet yapısı ve ateş gücü ile sadece bölgesinin değil aynı zamanda dünyanın sayılı Donanmaları arasında sürdürülebilirliği, ancak ve ancak çağdaş ve aydınlık bir rotada ilerlemesi ile sağlayabilecektir.
Ömründeki 56 günü de TCG Savarona’da geçiren Atamız, seneler önce “Yavuz gemisi ile uzun bir yolculuk yapmak isterim” demişti.
Türk Donanması da hazindir ki, naaşını İstanbul’dan İzmit’e getirerek bir nebze de olsa Atasına vefa borcunu ödemiş oluyordu.
Barışçı, gerçekçi ve aynı zamanda idealist, öngörü sahibi bir deha olan Atamız, Türk ulusunun değişmez rehberi olmaya devam edecektir.
Ve bugün her Türk’ün kafasında bir ideal, çabasında hız, yolunda ışık olması gerekir.
Ulu öndere çok şey borçluyuz.
Eşsiz kahraman Atatürk, vatan ve millet sana minnettardır.
Ruhun şad olsun.
Comments