top of page
Ünal GÜL

POK ve Önemi…

Sayın Özhan BAKKALBAŞIOĞLU yazdı

Planlama, Organizasyon, Koordine (POK) kavramlarının; bireysel, sosyal hayat ve devlet içindeki yeri…


Bilimsel tanım ve analizlere girmeden yakın tarihimizde yaşanan olayları incelediğimizde 1800-2023 yılları arasında yaşanan tüm askerî ve doğal afetlerin ülke üzerinde yarattığı dramlar POK kavramlarının yorumlanamaması yüzünden oluşmuştur.


Balkan Savaşı’nın kaybedilmesindeki en büyük etken ordu içine karışmış siyasi düşüncelerin haricinde birliklerin birbirleri ile muharebe sahasında koordine kuramayıp organize olamamasındandır. Bu nedenle Kırk Kilise Lüleburgaz Muharebeleri’nde bir cenahta taarruza kalkıp, Bulgar birliklerini geri atarken diğer cenah geri çekilme emri vermiş ve sonuçta bozgun Çatalca’da durdurulabilmiştir.

Navarin ve Sinop Baskınları’nda sahil topçusunun Donanma ile koordine kuramaması facia ile sonuçlanmıştır.


Kıbrıs Barış Harekâtı’nda TCG KOCATEPE Muhribi’nin kendi uçaklarımız tarafından bombalanıp batmasına neden olan sebeplerden birisi de TSK’nın kendi içindeki organizasyonu ve koordinasyonu kuramaması olmuştur.


1999 Marmara depreminde ortaya bir kargaşa çıkmıştır. Böyle bir afet beklemediğimiz için POK hiçbir aşamada oluşmamıştı.


POK’un oluşabilmesi, bireylerin hayat akışı içinde çizdikleri yaşam yolunda ne yapacağını planlaması ve bu planın uygulanması için de nasıl organizasyon kurup gerekli yerlerle hangi durumda koordine kurabilirim düşüncesinin geliştirilmesi ile mümkün olur. Bu akış aslında Devlet yönetiminin ana unsurudur. Devletin bekası için oluşan temeldir.


POK oluşması için hedefin iyi tespit edilmesi gerekir. Bu hedef askerî ve siyasi olmakla beraber doğal afetler de bu hedefin içindedir. Askerî ve siyasi hedefler sapma gösterdiğinde alınacak tedbirler değişken olduğu gibi bir yerde dinamiktir. Doğal afetlerde tedbirler değişmez ve statiktir. Doğal afetlerde sıfır hataya yakın planlama yapılmalıdır çünkü deprem, su baskını gibi afetlerin neler yapacağı bellidir. Alınacak tedbirler de bellidir. Sapma yaparsak sonucu büyük olur.


Devletin, doğal afetler haricinde yapacağı her eylemi önceden düzenlenen kanunlar ile POK’un yönetilmesi şeklinde olur. Dolayısıyla bu maksat için oluşmuş kurum ve STK’lar kanun ve yönergelerinde belirtilen esaslar dâhilinde anında müdahale eder. Sahada POK’u kurduktan sonra devlet kaynakları koordine eder. İşte bu maksatla da mutlaka bir doğal afetler bakanlığının kurulması gereklidir diye düşünüyorum. Savaşta halkın verebileceği en önemli yardımların başında; kan verme, gönüllü hemşirelik gelir. Ancak bunlara ilaveten doğal afette; yaz ve kış gibi mevsim durumu, bireylerin çocuk, yaşlı, hasta olma durumları, bölgenin coğrafi yapısı ile kurulacak yardım barınaklarının seçimi ve yardım toplanacak malzemenin içeriğine kadar daha birçok konuyu içerir. Dolayısı ile POK’un iyi oluşması gereklidir.


POK’un iyi oluşması ise geçmişte yaşanan olaylardan ders alarak, durumu siyaset üstü bir anlayış ile yorumlayarak, hiçbir suretle değiştirilemez kurallarını gerektiğinde Anayasa maddeleri içinde olması ile olur.


Yukarıda yazdığım her satır aklı başında her birey tarafından düşünülen ve günümüzde de kısmen oluşan hususlardır. Türkiye iki gerçeği artık çok iyi bilmeli ve her bireyi de bunu anlamalıdır. Bekamızı özellikle Mavi Vatanımızı korumak için daima hazır olmak ve doğal afetlerle iç içe yaşayacağımızı bilmek esas alınmalıdır. Asla afetlerden korkmamalıyız. Doğa yaşamında bazı evrimler geçirmektedir, önemli olan, bunların nerelerde olduğunu tespit etmek ve tedbir almaktır. Bunun için rehber, bilim insanlarının raporları ile ilgili görevlere uzman ve liyakatli kişilerin görevlendirilmesi elzemdir. Önemli olan bu işin liyakatli uzmanlarının görüşleri ve uygulamasıdır. Artık açıkça görülmüştür ki Türkiye’de, Doğal Afetler Bakanlığı, Deniz Gücü, Deniz Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı ile Türk Dünyası Bakanlığı kurulmalıdır.


Son olarak; Deniz Kuvvetleri’nin barıştaki görevlerinden biri olan insanî yardım ve afetlerdeki durumuna değinmekte fayda görüyorum. Deniz Kuvvetleri bu görevler için gemi tiplerine sahiptir ve çok yakın bir süre içinde de LHD Anadolu’nun hizmete girmesi ile yeterli olacaktır. Deniz lojistiği kara lojistiğinden çok daha fazla yük alır. Geçici hastane ve barınma olarak kullanıldığında kalan depremzedelere güven verir çünkü üzerlerine yıkılacak bir enkaz yoktur. Asıl sorun sivil gemilerdir. Üzülerek söylersek bir zamanlar Akdeniz’de kruvaziyer filosuna sahipken bugün bir tane bile yolcu gemisi ve feribotumuz yoktur. Bazen kurumlar zararına çalışabilir ama yeri geldiğinde hayat kurtarır. Savaşta el konabilen sivil sektörün gemilerine ve feribotlarına doğal afetler de dâhil olmalıdır. En iyimser bir yorumla nüfusun yüzde 10’u kadar doğal afetlerde kullanılacak malzemelerin hazır ve stokta olması gereklidir. Doğal afetler için alınan önlemler pahalı ve statik yatırımdır ama hayat kurtarır. Bireyin hayatı esastır. Bir başka deyişle “Önce insan”. Ne demiş büyüklerimiz, ecdadımız; “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın”


Mart ayı, Türk tarihinin en önemli ayıdır. Emperyalizme 18 Mart 1915’de dur diyen “18 Mart Deniz Zaferi’nin” 108’inci yılıdır. Türklük bilincinin olgunlaştığı ve Çanakkale’de Mustafa Kemal Paşa tarafından Kurtuluş Savaşımızın kadrolarının kurulduğu bir varoluş savaşıdır. 18 Mart’taki büyük zafer Çanakkale’de organize olan kara ve deniz topçusunun koordineli olarak çalışmasının bir ürünüdür.

Kurtuluş Savaşımız POK’un; siyasi, askerî, lojistik ve kaynaklardan faydalanma ile tam manası ile işlediği bir savaştır. İyi yorumlanmalıdır, başka yerlerden şablon almamıza gerek yoktur. 6 Şubat depreminde hayatını kaybedenlere Tanrı’dan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza sağlıklar dilerim.


Son söz:


Doğal afetlerden asla korkmayın. Yeter ki istenilen tedbir ve hazırlıkları yapalım.

75 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page